top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıBülent Gürsoy

Erken Seçim ve Parlamenter Sistem’e Dönüş



Mevcut Tablo


Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu gerek iç politika gerekse dış politika açısından uzun uzun anlatmaya gerek duymuyorum.


Siyasetle biraz ilgilenen, az çok okuyan- yazan insanlar, detayların tamamına çeşitli kaynaklardan maruz kalmış olarak toplamda bir bilgi birikimine sahip durumdalar.


Türkiye’nin genel eğilimlerini ve konumuzla ilgili dağılımını, ölçülmüş verilerle özetlemeye çalışacağım:


AREA araştırma şirketinin “5-8 Ekim 2019” tarihinde 7 büyükşehirde ; İstanbul, Ankara, Antalya, İzmir, Samsun, Malatya ve Gaziantep’te yaptığı araştırma sonuçlarına göre;


Cumhur ittifakı %48.5, Millet İttifakı %34.9, HDP % 12.4, Diğer Partiler % 4.2 oy oranına sahipler.


AKP ise halen tek başına %37 civarında bir oya sahip.


Cumhur İttifakı’nın devam etmesi gerektiğini (kararlılıkla) düşünenlerin oranı % 42.5, devam etmemesi gerektiğini düşünenlerin oranı % 44.6 oranında.


Recep Tayyip Erdoğan hakkında olumsuz düşünenlerin oranı %52.2, bu hafta sonu seçim olsa, oy vermeyeceğini söyleyenlerin oranı % 51.9 oranındayken, oy veririm diyenlerin oranı ise sadece %36.0’dır.


Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni başarısız bulanların oranı %48.5, başarılı bulanlar sadece %26.5 oranında iken, Parlamenter Sistem isteyenlerin oranı %50.9 oranında.


Ekonomi ve işsizlik, %62.3 ile Türkiye’nin en önemli sorunu iken hükümetin en başarısız bulunduğu konu % 74.4 ile ekonomi.


Hazine ve Maliye Bakanı, damat Berat Albayrak’ın açıkladığı ekonomi paketinin başarılı olacağına inananların oranı ise sadece %21.1 oranında.


Kendi hanesinin ekonomik durumunun gelecek bir yıl içerisinde daha kötü olacağını belirtenlerin oranı %60.6’dır.


Erken genel seçime ihtiyaç olduğunu düşünenlerin oranı %33.9 iken, ihtiyaç olmadığını düşünenlerin oranı % 56.1’dir.





Dolayısıyla,


Yukarıdaki verilere baktığımızda, özetle;


- Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kabul görmüyor, Parlamenter Sistem’e dönüş eğilimi kararlı ve yüksek oranda ilerliyor,

- Cumhur İttifakı kararsız bir yapıda ve her an dağılabilir görüntüde,

- Olası bir seçimde Tayyip Erdoğan’ın ilk turda seçilme olanağı yok,

- Ekonomi konusunda mevcut durum ve gelecek açısından tablo çok karamsar ve umut yok,

- Erken seçim beklentisi yok,

- AKP’nin oy oranı, düşüşe rağmen (eski) Parlamenter Sistem’de tek başına iktidar olacak kadar yüksek.






Erken Seçim Hukuku


Erken seçim konusunda halkta bir talep görünmemekle birlikte, böyle bir durumun oluşması halinde “erken seçime gitme yöntemi nedir ve bir seçim ihtimali mümkün müdür?” sorusunun yanıtını, kanun maddeleriyle analiz etmekte yayar görüyorum:

21.01.2017’de kabul edilen ve 16 Nisan 2017’de yapılan referandum ile onaylanan “TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASINDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN”un maddeleri kapsamında;


M.77 Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri beş yılda bir aynı günde yapılır.


M.101 Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.


M.105 Hakkında soruşturma açılmasına karar verilen Cumhurbaşkanı, seçim kararı alamaz.

Cumhurbaşkanı hakkında, bir suç işlediği iddiasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğunun (301 milletvekilinin) vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebilir. Meclis, önergeyi en geç bir ay içinde görüşür ve üye tamsayısının beşte üçünün (360 milletvekilinin) gizli oyuyla soruşturma açılmasına karar verebilir.


Yüce Divanda seçilmeye engel bir suçtan mahkûm edilen Cumhurbaşkanının görevi sona erer.


M.106 Cumhurbaşkanlığı makamının herhangi bir nedenle boşalması halinde, kırkbeş gün içinde Cumhurbaşkanı seçimi yapılır.


M.116 Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla (360 oy ile) seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.


Cumhurbaşkanı’nın seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.


Cumhurbaşkanı’nın ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.


Dolayısıyla,


Değerlendirmeme göre, görünen tabloda, seçimlerin yenilenmesi talebinin Cumhurbaşkanı’ndan gelmesi ihtimali yoktur, çünkü böyle bir durumda ikinci kez görev yapıyor olması ve M.101’e göre “en fazla iki kez seçilebilir” hükmü bulunması nedeniyle kendisinin seçim kararı alması durumunda tekrar aday olması mümkün değil.


Anayasa hukukçularının genel yorumlarına göre M.116’ya istinaden, TBMM’nin karar alması durumunda ise “hakkında soruşturma açılması sonucu Yüce Divan’da seçilmeye engel bir suçtan mahkûm edilmesi” veya “ölüm” nedeniyle aday olamaması durumu hariç, Recep Tayyip Erdoğan, kesinlikle (hukuka uygun olarak) Cumhurbaşkanı adayı olabilecektir.


Görüldüğü üzere, erken seçim sadece TBMM’nin karar alması sonucu mümkün olabilecektir.


Bu kararın nasıl alınabileceğini de siyasi boyutuyla birlikte aşağıdaki bölümde ayrıca irdeleyeceğim.





Parlamenter Sistem’e Dönüş Senaryoları


Parlamenter Sistem’e dönüş muhalefetin (Türkiye’nin %50 ve fazlasının) güçlü talebi olarak önümüzde duruyor.


Bu birkaç şekilde mümkün olabilir:


Birincisi; Parlamento’da anayasa değişikliği yapmak suretiyle “İyileştirilmiş Parlamenter Demokratik Sistem”e dönmek,


Bunun yapılabilmesi için öncelikle bilinmesi gereken, 200 milletvekilinin hazır bulunması ile Genel Kurul’un toplanabildiği (TBMM, Anayasa'da başkaca bir hüküm yoksa toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar veriyor ancak karar yeter sayısı, hiçbir şekilde üye tamsayısının 4'te 1'inin bir fazlasından (151’den) az olamıyor).


Bu mümkün.



200 milletvekilinin imzasıyla Anayasa değişiklik teklifi verilebiliyor.


Bu da mümkün,


Anayasa değişikliğinin kabulü için 400 milletvekilinin kabul oyu vermesi gerekiyor. Değişikliğin 360 milletvekili tarafından kabul edilmesi halinde kanun halk oylamasına sunuluyor.


Önümüzdeki mevcut tabloda bu pek mümkün görünmüyor ancak koşulları oluşabilirse teorik olarak mümkün olabilir.


İkincisi; Yapılabilecek en olası şey: TBMM’nin seçim kararı alması sonucunda bir kez daha Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne uygun bir Cumhurbaşkanı seçmek ve sonrasında planlanacak bir süreçte “İyileştirilmiş Parlamenter Demokratik Sistem”e dönmek.


Ancak bunun mümkün olup olmadığını da birlikte irdeleyelim:


Meclis, erken seçim kararını, üye tamsayısının 5'te 3 çoğunluğu olan 360 oy ile alabilecek.


Mecliste; AK Parti 290, CHP 139, HDP 62, MHP 49, İYİ Parti 39, Saadet Partisi 2, Türkiye İşçi Partisi 2, Büyük Birlik Partisi 1 ve Demokrat Parti 1 milletvekili ile temsil ediliyor, ayrıca Bağımsız 4 milletvekili bulunuyor.


AKP kendi içinde erken seçim kararı almadan ve diğer partilerden en az 70 milletvekili AKP’ye destek vermeden (ki bu durumda MHP’nin desteği de yetmiyor, CHP veya İYİ Parti’nin de erken seçim kararına katılması gerekiyor) bir erken seçim kararı alınamıyor.


Erken seçim istememelerine rağmen CHP ve İYİ Parti’nin, AKP tarafından alınan bir erken seçim kararına hayır demeyebileceğini hesaba katmak gerekiyor (oysa stratejik olarak belki de “hayır” demeyi ciddiyetle ve AKP-MHP’nin her türlü olası dolduruşuna rağmen elde tutmaları gerekebilir).


Erken seçim konusunda bir değerlendirme de milletvekillerinin emeklilik hakları üzerinden yapılıyor. Yeri gelmişken bu konuyu da açıklığa kavuşturmakta yarar var:


Milletvekillerinin 2 yıllık hizmet sonrası emekli sayılacağı iddiası tam olarak doğru değil. Milletvekillerinin de emeklilik için yerine getirmesi gereken şartlar var ve dolayısıyla 2 yıl görev yapan her milletvekili emekli aylığına hak kazanmıyor. 2 yıl görevde kalmak milletvekillerinin milletvekili statüsünden emekli olması için gerekli bir şart fakat tek başına yeterli değil. Milletvekillerinin yaş ve hizmet gereklerini de yerine getirmeleri gerekiyor. Dolayısıyla, kaç yıl görev yapmış olursa olsun, emeklilik şartlarını haiz olmayan bir milletvekiline emeklilik aylığı bağlanmıyor.


Yani, kısacası esasta AKP + CHP veya AKP + İYİ Parti + MHP istemeden erken seçim kararı alınması mümkün görünmüyor. Bu konuda HDP’nin tek başına belirleyici bir rolü olamıyor.


Bu konuya da değindikten sonra anayasa değişikliğine tekrar dönersek:


Yeni partiler kurulmadan ve parlamento dağılımında yaratacakları değişiklik ortaya çıkmadan, muhalif partilerin talebi ve isteği doğrultusunda, 400 oyla TBMM’de veya 360 oyla referandum yoluyla anayasa değişikliği de mümkün görünmüyor.


Bunun olabilmesi için:


Davutoğlu ve Babacan tarafından kurulacağı söylenilen yeni partilerin AKP’den 100 milletvekili transfer etmesi ve MHP’nin de muhalefet tarafına geçmesi ile muhalefetin talebi doğrultusunda bir anayasa değişikliği mümkün olabilecek veya 60 milletvekilinin AKP’den yeni partilere geçmesi durumunda referanduma gidilmesi olanaklı hale gelecek ki bu da pek olası görünmüyor.


AKP’nin Parlamenter Sistem’e geri dönme isteği olması durumunda ise özellikle CHP ve İYİ Parti’nin hayır diyemeyeceği bir durum ortaya çıkmakta ve bu durumun yönetilmesi için muhalefet açısından çok iyi düşünülmüş bir strateji geliştirilmesi gerekmekte.


Çünkü, AKP’nin yeniden parlamenter Sistem’e dönmeye karar vermesi durumunda sistemi yine kendi iktidarını üretecek şekilde dönüştürme çabası ve geçmiş örneklere bakılırsa becerisi içinde olacağının öngörülmesi gerekiyor.


Bu durumda aşağıdaki değerlendirmeleri yapmakta yarar var.





Parlamenter Sistem Kimin İşine Gelir?


Anayasa değişikliğine AKP’nin de katılması ve Parlamenter Sistem’e yeniden dönülmesi durumunda, Erdoğan’ın bugünkü (%35-40 ölçeğindeki) oy oranlarıyla yeniden iktidar olma ve kendi Başbakanlığı ile hükümet etme olasılığı da oldukça güçlü görünüyor. Eski usulde kendi kararlarına uygun onay makamı olarak Cumhurbaşkanı’nı da istedikleri doğrultuda belirlemeleri kaçınılmaz olabilir.


Bu hesapla, muhalefetin zaten istediği, Parlamenter Sistem’e dönüş fikrine, AKP’nin “hodri meydan” demesi, muhalefeti “dönüş yolu”nda oldukça zorlayabilir.


Seçim kanunu çıkarmaya yeterli sayısı olan Cumhur İttifakı bileşenleri ile;


Denge-fren mekanizmaları nasıl kurulacak,

Kuvvetler ayrımı nasıl sağlanacak,

Başbakan ve Cumhurbaşkanı yetkileri nasıl paylaştırılacak,

Seçim sistemi nasıl tanımlanacak,

Demokratik bir dağılım (hakça temsil) gerçekleştirilebilecek mi,


Bunlar ve benzeri bir çok soru, uzun süren tartışmalar yaratacak, yeni gündemler oluşturacak.


Dolayısıyla, muhalefet bileşenleri olarak;


Her şeyin çok fazla ayırdında olmamız gerekiyor.


Neyi istediğimizin ve başımıza neler gelebileceğinin çok farkında olmalıyız.


Asla hazırlıksız yakalanmamalıyız.


Belki de Parlamenter Sistem’e dönelim fikrini, mevcut sistemde bir seçimle Cumhurbaşkanı’nı seçerek, bu günkü sistemin yetkileriyle ve iyi çalışılmış bir geri dönüş planıyla sistemi dönüştürme şartına bağlı olarak savunmalıyız ve bir boşluğa düşülmesine sebep olmamalıyız.


Böyle bir durumda da muhalefetin olası adayları konusunda çok iyi bir çalışma yapmalıyız.


Muhalefetin tüm unsurlarının onay vereceği ve tereddütsüz destekleyebileceği bir adayın çıkarılabilmesi için zemin hazırlamalıyız.


Aday olmayı düşünen liderlerin ise kendilerini Türkiye’nin tüm renklerinin, desteği olmasa bile itirazına maruz kalmayacak bir strateji ve buna bağlı politikalar, taktikler ve eylemler geliştirmeleri gerektiğini şimdiden ortaya koymalıyız.


Her birimiz hepimiz için çalışmaz ve buna zemin hazırlamazsak yeniden hüsrana uğramamız kaçınılmazdır.


Akıl, bilim, irfan bize yol gösterecektir.


Bu yoldan saparsak, unutmayalım ki bataklıklar bizi bekliyor.





15 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Deyişim

bottom of page